19 Haziran 2011 Pazar

Küreselleşme ve İmaj










   1910’da henry ford’un seri üretim ekonomisi için kurduğu bant sistemi, kitlesel üretimi başlattığı gibi, ulusal pazar içine girecek alıcı kesimi arttırarak kitlesel tüketimi de başlatmıştır. Sanayi devrimi diye adlandırılan bu değişimden sonra tasarrufa verilen toplumsal değer, yerini yavaş yavaş tüketime bırakmıştır . 

   Kitle üretimi yapmaya başlayan işletmeler ilk kurulduklarında net bir amaca hizmet ediyorlardı;üretim maliyetlerini düşürerek toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve kar elde ederek büyümek. Tüketiciler için de benzer netliğe sahip bir amaç geçerliydi; gündelik hayatı kolaylaştıracak temel ihtiyaçları ucuza elde etmek. Bu yıllarda işletmeler seri üretim yoluyla maliyetleri düşürdüğü için, halk tek tip ama geçmiştekilere oranla çok daha ucuz olan bu ürünlere büyük bir talep gösteriyor ve bu ürünlerin çoğu henüz üretim bandındayken satılabiliyordu. Üretici de tüketici de değişen dünyanın kendilerine sunduğu yeni rollerden memnundu. ama bu günler çok uzun sürmedi. 1929’da arz ilk defa talebin önüne geçti ve biriken stoklarla birlikte amerika’da başlayan kriz bütün dünyayı sarstı. Etkisi 2. dünya savaşı’nın sonuna kadar süren bu kriz, üreticilerin kendi rollerini sorgulamasına ve stratejilerini kalıcı bir şekilde değiştirmelerine yol açtı. 

   Büyük buhran diye anılan bu olaydan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Adam Smith’in tam serbest ekonomi modeli yerini John maynard keynes’in müdahaleci devlet modeline, kaliteye önem verilmeyen üretim yerini markayla güvence altına alınan kalite anlayışına, varolan ihtiyaçların giderilmesine yönelik ürünler arası rekabet de yerini yeni ihtiyaçların yaratılmasına yönelik markalar arası rekabete bıraktı. 
İşletmeler açısından yeni ihtiyaçlar yaratabilmek, iki yolla yapılabilirdi. Ya teknoloji ve yenilik yönetimiyle, ya da imaj yönetimiyle. o yıllarda teknoloji ve yenilik yönetimi, sadece çok güçlü firmaların altından kalkabileceği bir maliyet gerektiriyordu. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için ise geriye tek bir yol kalıyordu; imaj yönetimi. İşletmeler, artık farklı bir varolma savaşının içindeydi ve bu modern savaşın adı da imaj yönetimiydi.

   Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren teknolojinin orta ölçekli işletmelerde de yaygınlaşmasıyla ve artan rekabetle birlikte pozitif imaj, sadece küçük ve orta ölçekli işletmelerin değil, mal ve hizmet üreten tüm işletmelerin ve bu işletmelere ait markaların temel ihtiyacı haline gelmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısını kendisinden önceki dönemden ayırt edici özelliği, içinde çeşitli imajlar barındıran ürünlerdir. Ürünler maddi ve kültürel olmak üzere iki işlevi yerine getirirler. Örneğin kot pantolonların maddi işlevi, sıcaklık, genel ahlaka uygunluk, rahatlık gibi gereksinimleri gidermesi, kültürel işleviyse anlamlarla ve değerlerle ilgilidir. Tüketiciler ürünün maddi bedelinin çok üstünde bir ücret vererek onu imajıyla birlikte satın alır .

   
Bende herkes tarafından bilinen bir imajı adını göstermeden fotoğrafladım.İnsanlar markayı görmedikleri halde imajı direk algılıyorlar.Sanatta da aklımıza kazınan birçok imaj var.Sanat yapıtı sürekli üretildikçe orjinalini görmediğimiz halde imajı aklımıza kazınıyor.


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder